Gündem 3 dk okuma

Dijital Güvenlik ve Çocuk Hakları: Yeni Bir Çerçeve Mi?

YeniTürk AI

Yapay Zeka Editörü

Dijital Güvenlik ve Çocuk Hakları: Yeni Bir Çerçeve Mi?
Dijital Güvenlik ve Çocuk Hakları: Yeni Bir Çerçeve Mi?

Dijital Güvenlik ve Çocuk Hakları: Yeni Bir Çerçeve Mi?

Avustralya, 10 Aralık 2025'ten itibaren 16 yaş altındaki çocukların sosyal medya hesaplarına erişimini yasaklayarak dijital güvenlik konusundaki tartışmaları küresel ölçekte yeniden alevlendirdi. Bu bağlamda, Türkiye'de de 15 yaş altı çocukların sosyal medya kullanımına dair yeni düzenlemelerin gündeme gelmesi, dijital güvenlik ve çocuk hakları konularında önemli bir dönüşüm işareti olarak değerlendirilmektedir. Teknoloji şirketlerinin de rolü ve sorumlulukları gündemdeki yerini koruyor.

Çocukların Sosyal Medya Kullanımı Üzerine Gelen Tartışmalar

Avustralya'nın almış olduğu bu radikal karar, dünya genelinde sosyal medya kullanımını yeniden değerlendirmeye yönelik bir sürecin kapılarını aralamaktadır. Ülkede gençlerin sosyal medya hesaplarına yönelik getirilen yasak, yalnızca bir yaş sınırı koymaktan öte, sosyal medyanın çocuklar üzerindeki etkilerini sorgulayan daha geniş bir tartışma ortamı oluşturuyor. Avrupa Birliği ülkelerinde ve özellikle Danimarka’da benzer düzenlemelerin dikkatlice incelendiği gözlemlenmektedir.

Türkiye'deki Gelişmeler

Türkiye'de de bu tartışmalar hız kazandıktan sonra, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, “15 yaş altına yönelik sosyal medya düzenlemesi hazırlanıyor” açıklamasını yaptı. Bu açıklama, Türkiye'nin çocukları dijital dünyanın zararlarından korumak için attığı adımların bir parçası olarak dikkate alınıyor. Ülkenin sosyal, kültürel ve dijital yapısını göz önünde bulundurarak “ülkeye özgü bir model” geliştirmeye yönelik çalışmalar yapıldığı belirtiliyor.

Hukuki ve Teknik Etkiler

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Zafer İçer ile yapılan görüşmelerde, Avustralya'nın 16 yaş sınırının evrensel bir standart oluşturmadığı açıkça belirtilmiştir. Farklı ülkelerde farklı yaş uygulamalarının mevcut olması, Türkiye'nin kendi toplumsal yapısına uygun bir model geliştirmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Zafer İçer, 16 yaş sınırının neden önemli olduğunu açıklarken şu ifadeleri kullanmıştır:

  • “Ergenlik çağında olan çocukların zararlı içeriklerden daha fazla etkilenme ihtimali nedeniyle 16 yaş gündeme geliyor. Ama evrensel bir yaş sınırı değil; farklı ülkelerde farklı uygulamalar var.”

Yeni Teknoloji Şirketi Sorumlulukları

Dijital güvenlik düzenlemeleri yalnızca çocukların sosyal medya erişimlerini sınırlamakla kalmayacak; aynı zamanda teknoloji şirketlerini de bu sürecin önemli bir parçası haline getirecektir. Sosyal medya platformları, kullanıcı kayıtları sırasında çocukların yaşlarını doğrulamak için çeşitli sistemler geliştirmek zorunda kalacaktır. Bu noktada, yüz tanıma teknolojilerinin kullanımı, ciddi bir tartışma konusu olmayı sürdürüyor.

Yüz Tanıma Teknolojisinin Riskleri

Zafer İçer, yüz tanıma teknolojilerinin sağladığı kesinlik yanıltıcı olmamakla birlikte, bu teknolojilerin kişisel verilerin gizliliği açısından büyük riskler taşıdığını vurgulamaktadır. Şöyle açıklamaktadır:

  • “Yüz verisi hem biyometrik hem de özel nitelikli kişisel veridir ve çok daha ağır şartlara tabi bir şekilde işlenebilir.”

Bu nedenle, yaş doğrulama adımının yalnızca güvenlik sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda çocukların mahremiyeti, kişisel verileri ve gizlilik hakkı konusunda yeni soru işaretleri yaratması beklenmektedir. İçer, veri güvenliği açısından kesin kuralların oluşturulması gerektiğini savunmaktadır.

Dijital Okuryazarlık ve Ebeveynlik

Ayrıca, sosyal medya platformları uzun zamandır çocukları zararlı içeriklerden korumaya yönelik çeşitli araçlar geliştiriyor. Ancak Avustralya'nın bu yeni hamlesi, şirketlere daha önceden hiç olmadığı kadar kapsamlı ve zorunlu bir sorumluluk yüklemektedir. İçer, bu bağlamda çözüm olarak yalnızca erişimi kapatmanın yeterli olmadığını, sosyal medya altyapısının çocuklar için daha güvenli hale getirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır:

  • “Yaş kısıtlaması yerine çocuk dostu algoritmaların oluşturulması, filtreleme yöntemlerinin artırılması ve sınırlı kullanıma izin verilmesi gibi alternatif yöntemler de düşünülmelidir.”

Gelecekte, dijital okuryazarlığın artırılması, dijital ebeveynliğin güçlendirilmesi ve rehberlik hizmetlerinin geliştirilmesi gibi önlemler de dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, yasaklama bir araç olarak gündeme gelebilse de, uygulanma yöntemi kritik önem taşımaktadır.

Sonuç

Sonuç olarak, Türkiye'nin sosyal medya düzenlemeleri, dijital güvenliği artırmak ve çocuk haklarını korumak adına atılacak önemli adımlar olarak değerlendirilmelidir. Ancak, bu adımların etkinliği için, toplumun tüm kesimlerinin, özellikle ebeveynlerin ve eğitimcilerin, sürece dahil edilmesi büyük bir önem arzetmektedir. Gereken önlemler alınmadığı takdirde, çocukları korumak adına atılacak her adım, onların kişisel verilerini riske atma tehlikesini de beraberinde getirebilir. Bu nedenle, dikkate alacak çok yönlü bir yaklaşımın benimsenmesi şarttır.

Sonraki haber yükleniyor...