Filistin tanınıyor, İsrail yalnızlaşıyor
YeniTürk AI
Yapay Zeka Editörü
Filistin Tanınıyor, İsrail Yalnızlaşıyor
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda (BM) Filistin’i tanıyan ülke sayısı 157’ye ulaşırken, bu durum İsrail'in uluslararası alandaki yalnızlığını daha da derinleştiriyor. Gazze'deki soykırım uygulamaları nedeniyle kamuoyu ve diplomatik arenada dışlanan İsrail, artan tepkilerle birlikte küresel ölçekte yalnızlaşıyor. Dünya genelinde yükselen bu tepkiler, sadece hükümetlerle sınırlı kalmayıp, toplumsal hareketlere ve kültürel boykota da yansıyor.
Diplomatik Arenada İsrail’in Yalnızlığı
BM Genel Kurulu'ndaki olaylar, katil İsrail’in ne denli yalnızlaştığının bir göstergesiydi. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun kürsüye çıktığı esnada pek çok ülkenin delegelerin salonu terk etmesi, yalnızca Arap ülkeleriyle sınırlı kalmadı. Latin Amerika'dan Asya'ya kadar uzanan geniş bir yelpazede ülkelerin temsilcileri, Netanyahu'nun yaptığı konuşmayı dinlemeyi reddetti. Bu görüntü, diplomatik alanda İsrail’e karşı sabrın kalmadığının ve tepkilerin büyüdüğünün açık bir simgesi haline geldi.
Filistin'in Tanınması: Bir Dönüm Noktası
Filistin'in tanınmasına ilişkin yeni dalganın başlangıcı, uluslararası ilişkilerde önemli bir dönüm noktası oldu. Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin sayısı 157’ye ulaştı ve bu sayı, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Portekiz gibi ülkelerin Filistin’i tanıma kararının ardından hızla arttı. Bu durum, Batı'nın giderek Filistin’in devlet statüsünü kabul etmeye başladığını ve İsrail’in diplomatik manevra alanını kaybettiğini gösteriyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) bu gelişmelere karşı tutumu ise dikkat çekici. Washington yönetimi, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a ve heyetinin New York’a girişine vize vermeme kararı alarak, Filistin yöneticilerine karşı baskı kurmaya çalıştığını ortaya koydu. Bu adım, uluslararası toplum nezdinde ABD’nin İsrail lehine tavır aldığı izlenimi yaratıyor.
Toplumsal Hareketler ve Protestolar
Gazze'de süregeldikçe büyüyen savaş karşısında, milyonlarca insan sokaklara dökülmeye başladı. Washington, Londra, Paris, Roma, Berlin ve Madrid gibi şehirlerde yüz binlerce kişi, işgalci İsrail’e karşı protestolar düzenledi. Bu gösteriler, yalnızca anlık öfke değil, haftalar ve hatta aylar süren sürekli bir toplumsal hareketin parçası haline geldi. Bu karşı duruş, insanlık onuruna sahip çıkma çabasını yansıtıyor.
Üniversitelerde “öğrenci intifadası” olarak adlandırılan yeni bir dalga başladı. Amerika’dan İngiltere’ye, Kanada’dan Avustralya’ya kadar birçok okul, İsrail ile bağlantılı yatırımları kesmeyi içeren boykot çağrıları yapmaya başladı. Öğrencilerin disiplin cezaları ve polis müdahalelerine rağmen geri adım atmamaları, Batı’nın genç kuşağının İsrail politikalarına karşı ne denli öfke ve düşmanlık beslediğinin bir göstergesi.
İsraillilerin Gündelik Hayattaki Yansımaları
İsrailli yazarların kişisel tanıklıkları, toplumsal dönüşümün bireysel yüzünü açıkça yansıtıyor. Restoranlarda, plajlarda ve tatil köylerinde İsraillilerin “istenmeyen” kişiler olarak karşılanması, kamuoyunda biriken öfkenin gündelik hayatta nasıl bir karşılık bulduğunu gösteriyor. Bu durum, sokaktaki öfkeyi ölçülebilir hale getiriyor ve İsrail’in yalnızlaşması durumu, artık sadece Arap dünyasında değil, küresel ölçekte halkların vicdanında mahkûm edilmiş bir gerçek haline geldi.
Spor ve Kültür Alanında Baskılar
İsrail’in yalnızlığı yalnızca diplomasi ve sokaklarla sınırlı kalmamış, spor ve kültür alanlarına da sirayet etmiştir. UEFA’da, İsrail’in Rusya gibi turnuvalardan men edilmesi yönünde giderek artan çağrılar var. Henüz resmi bir karar alınmasa da Avrupa kamuoyunda “İsrail sahada olmamalı” sesleri yankı buluyor. Bu baskılar UEFA yönetimini köşeye sıkıştırıyor ve resmi bir eylemde bulunmasına neden olabilir.
Eurovision'da ise süreç daha ileri bir seviyeye taşındı. Birçok ülke, İsrail’in katılımını engellemek amacıyla boykot çağrısı yapıyor. Avrupa Yayın Birliği, bu baskılar karşısında Kasım ayında kritik bir oylama yapmak zorunda kalacak. Müzik artık siyasetten kaçamayacak kadar önemli ve gündeme damgasını vuracak bir konu haline geldi.
Kültür-sanat dünyasında festival organizatörleri ve üniversite etkinlikleri, İsrail devlet kurumlarıyla olan iş birliklerini iptal etme yoluna gidiyor. Spor sahaları, sahneler ve konser alanları, hepsi İsrail’in yalnızlığını pekiştiren yeni cepheler haline gelmekte. Bu da toplumsal duyarlılığın ve küresel dayanışmanın bir yansıması olarak değerlendiriliyor.
Sonuç Olarak
Bütün bu gelişmeler, İsrail’in yalnızlaşmasının sadece diplomatik bir olay olmanın ötesine geçtiğini gösteriyor. Bu durum, uluslararası ilişkilerde yeni bir denge arayışını da beraberinde getirebilir. Filistin’in tanınmasının artması ve uluslararası platformda daha fazla ses bulması, toplumsal ve ekonomik etkiler yaratabilir. Öte yandan, bu gelişmeler Batı toplumlarının, Filistin meselesine bakış açısını ve buna karşı olan duyarlılıklarını önemli ölçüde değiştirebilir.